Filiz Yıldız
Üç kisiydiler, yola düştüklerinde...
Bir bahar sabahı, seher ayazı, pus önlerinde,
Adam önde, suskun dağ gibi, iriyarma…
Yokluk, hiçlik sonrası ne varsa okunan yüzünde,
Ardında kadın, Suna’sı sırtında bağlı, on aylık körpe...
Gözler buğulu, yürek tandır, dualar soluk lamada,
Yıllar sonra gelen tek dölü, kor gibi alevlerde...
Hekim der: ”Götürün ilçeye.” ne ile? Nasıl olacak ki?
Göz bebeği, can paresi solgun, gitmede…
Geçmek gerek, karşıya ulaşmak bir an önce,
Su diz boyu, ancak erimiş karlar, nafile...
Adam alır yavrucağı kucağına, sırtından bir hamle,
Kadın hiç bilmez ki yüzme, tutar erinin kolunu, salarlar kendilerini Dicle’ye...
Üç kişiydiler, kenetlenmişler birbirine,
Irmağın debisi tutar onları; bırakmaz, suya düşer bebe..
Alır, götürür akıntı az öteye,
Adam tutamaz, yetişemez kadının ağırlığı üstünde…
Baka kalırlar ardından Suna’nın; sessiz çığlıklar oturur yüreklere,
Takılır sonra, bir sazlık otuna takılır yanı; kalırlar beklemede
Açar su zambağı olur; ırmağın yüzünde,
Üç kişiydiler; dönerken köye,
Yorgun, yitik, pare pare...