Ölüm…

köyde cenaze töreni

Neşe Kazan

Cenaze vardı dün.
Sıcaklık 42°C.
Hani “Ölmek için bugünü mü buldu?” diyesi geliyor insanın.
Ben tanımıyorum. Ama tanıyanı çok bu yabancısı olduğumuz şehirde.

Şehir dediysem dil alışkanlığı, öyle birkaç hane köy altı üstü.
Hemen dedikodu kazanı kaynamaya başlamış. Adamın içkisi varmış.
Dinci kesimde müslüman mıymış algısı bile yer etmişken, hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyrettiği ve seyredeceği de şerh düşülmüşken, birdenbire kapkara bulutların gökyüzünü kaplaması, serin rüzgârın ferah nefes aldırması ve ısının 28

Şehir dediysem dil alışkanlığı, öyle birkaç hane köy altı üstü.
Hemen dedikodu kazanı kaynamaya başlamış. Adamın içkisi varmış.
Dinci kesimde müslüman mıymış algısı bile yer etmişken, hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyrettiği ve seyredeceği de şerh düşülmüşken, birdenbire kapkara bulutların gökyüzünü kaplaması, serin rüzgârın ferah nefes aldırması ve ısının 28°C’lere kadar düşmesi nasıl bir tesadüf olabilir ki?
Oğlum aradı ben bu satırları yazarken. Şahit olduğumu anlattım.


-Ben tesadüflere inanmam.
-O halde tevafuktur o.


Sustu. Sustuk.
Biz anlayacağımızı anlamıştık. Cenaze gömüldükten sonra hava kaldığı yerden yakmaya başlıyordu. Dünya her şeye rağmen dönmeye devam ediyordu.


“Velhasıl aniden olmalı ölüm!…” deyiverdim birdenbire. Adam bir anda gitti mesela. Kimseyi yormadan, hastane kapılarında nöbet tutturmadan. Bir bardak suyunu bile eliyle almışken, yük olmadan gitmek nasıl bir güzelliktir insana. Üstelik sağ salim uyanmışken bir cuma sabahına.
Ardından bakanlar endişeli. Artık kendi kalan zamanlarının hesabını yapmakla meşguller. Nerede okuduğumu hatırlamıyorum ama “Her cenazede, herkes o tabutun içindeki iyi ki ben değilim hissiyatıyla katılıyor törene. ” şeklinde bir yazıydı. Önce vicdanlarda muhasebeler yapılıyor, sonra kalan ömre neleri sığdırabileceklerinin aptalca hesabı…
Sanki kalan ömür belliymişcesine yeni yeni planlar yapılıyor birkaç gün sonrasında hatırlamamak üzere.


Ne diyordu Muallim Naci?
“Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür.”
Yani insan unutur.
Ve öldürür ölümü…


Kıvırcık Ali çalıyor müzik listemden.
Ne alaka diyene;
“Al ömrümü koy ömrünün üstüne,
Senden gelsin ölüm başım üstüne.”


Bu da mı gol değil diyesim geliyor, tesadüf mü tevafuk mu ikilemine düşmeden.
Hülasa zaman geçiyor, adım adım yaklaşıyoruz bilinmeyene. Adamın biri “Kim iyi kim kötü, varsa bir ahiret orada göreceğiz.” diye haykırıyor hakkının yendiği dünyanın orta yerinde.

Neyzen alıyor sonra sazı eline…


“İkimiz de gelsek kıldan köprüye
…”

Related posts

Yolumuz Mescid-i Aksa’ya Çıksın 4…

Yolumuz Mescid-i Aksa’ya Çıksın 1… (Yazı Dizisi)

Karahantepe ve Göbeklitepe’de Gördüklerim