Karahantepe ve Göbeklitepe’de Gördüklerim

KarKahantepe ve Göbeklitepe

Kadir Temür

Ve bu bugünlerde bu şansı kaçırmamalıydım. Eşim ve çocuğum aile ziyaretlerindeyken sıcağı ve stresi göze alarak düştüm yola. Sürekli kitaplarda vemedyada takip ettiğim o kadim Anadolu mirasını, Karahantepe Nemrut ve Göbeklitepeyi görecektim.

Karahantepe

Aslında karahantepe duraklarımın arasında başlangışta yoktu ama bende böyle oluyor. Atlamamam gereken yeri bilinç altım biliyor ve bana direksiyon kırdırıyor. Karahantepeyi es geçemem.

Bozuk bi yol deneyimi sonunda oraya ulaştım. Başta gözdüklerim beklentilerimin fazlasıydı. Karahantepe ören yeri sınırları belirlenmiş, Girişine güzel bir karşılama merkezi yapılmış. Ören yerinin kendisi de beklentimin ötesinde genişçe bir alandı ve kazı çalışmaları bir hayli olgunlaşmış göründü gözüme. Kitabeleri rehberlik hizmetleri ve koruma önlemleri iyileştirilmiş.

Karahantepe Kuşbakışı

Karahantepe’nin hikayesi bildiğiniz gibi… M.Ö. 10000’li yıllardan insanın henüz tarımı keşfetmeden, şehirler kurmadan önceki toplayıcı olduğu ilkel zamanlardan kalma bir mabet. Göbeklitepe ile çağdaş, Eril sembollerin ağırlıkta olduğu, ortada karşılıklı dililmiş iki dikili taş, bu taşların etrafında yuvarlak olarak çevrilmiş birden fazla dikili taşın olduğu ritüel alanı. Alanları diyorum çünkü bu çember yapılar merkezde bir büyük ve çevresinde farklı büyüklüklerde –kazılmış ve açılmış olarak sayılabilen – yedi sekiz tane çember halinde ritüel merkezi var. Her çemberin ortasında iki adet büyükçe karşılıklı dikilitaş çember çeperinde sıralanmış en büyünde 12 ve diğerlerinde çeşitli sayılarda dikilitaşların olduğu dikkatlice bakıldığında bir tapım veya ritüel merkezi olduğunu düşündüren insan yapıları. Göbeklitepe ye ulaştığımda da benzer bir fotoğrafla karşılaşmıştım.

Göbeklitepe Kuşbakışı

Gerçekten düşündürüyor. Şehirlerin, tarımın olmadığı binyıllar, metal ve hayvan ehilleştirilmemiş, devlet, millet, kavramlarının çok uzağında olan insan, sanki tırnakları ile bu taşları yonmuş ve anlamlı devasa semboller bırakmışlar.

Peki ortada iki dikili taş ve etrafında 12 dikilitaşın anlamı ne idi? Neredeyse tıpkısı Göbeklitepede de karşımda idi. Aklıma Sümer tabletleri ve kutsal birleşme (Hiyeros Gamos)  ritüeli gelmişti. Dişi ve erkek tanrıların kutsal birleşmesi her yıl dün dönümlerinde -sümerlerde zigguratlarda- kral rahip ve baş rahip tarafından tekrar ediliyordu. Bu bir ibadet/ritüel idi ve tanrısal bir bereket arzusu veya motivasyonu ile bu yapılıyordu. Ve bu yapılırken halk bu ayini izliyor ve bu anı kutsuyordu. Sanki Karahantepede ve göbeklitepede olduğu gibi eril ve dişil tanrı birleşiyor ve etraftaki küçük tanrılar buna şahitlik ederek yaşam kutsanıyordu. Herkesi asıl dileği daha çok ürün, besin ve daha çok çocuk. Çocuk demek o dönem için bol iş gücü, insan fazlalığı ile daha fazla güvenlik ve güç, soyun devamı, genetik kodların aktarımı… Yani o dönem için bir insanın en çok ihtiyacı olan şey, İNSAN…

Peki bu tapınım veya ritüel alanında ne yapılıyordu? Tanrılar ne yapıyorsa insanlar da onu yapıyordu. Tanrılar gibi kutsal birleşme törenleri. Ana tanrıça başrahibe veya bir kadın, Baba tanrıyı ise o topluluğun lideri olan kral şef ya da başrahip. Çevresinde diğer insanlar bu birleşmeye şahitlik ediyor ve rahip ve rahibeler şahsında tanrılar kutsanıyordu. Yeni yılda-gündönümü- çok çocuk, çok besin ve daha fazla korunma istiyorlar ve ellerinde olan kıymetli olan her ne varsa bu alanda tanrılarına kurban veriyorlardı. Al ver dengesi düşünülerek yapılan bir büyük kutsanma töreni.

Beni düşündüren diğer bir mesele de bu merkezlerde neden tek bir büyük bir ritüel alanı değil de farklı büyüklüklerde  benzer ritüel alanları olduğu idi. Göbekli tepede bu daha fazla belirgin. Üstü kapalı alana yürürken solumda da benzer küçük tapınım alanları mevcuttu. Arkeoloji, Antropoloji ve dinler tarihçileri nasıl açıklıyor bilmiyorum ama bence bunun sebebi her bir klanın (topluluğun) kendi tapınım merkezini yapması idi. Evet bunun tek bir sebebi olabilir aile toplulukları kuran klanlar -aşiretler gibi- sürekli hareket halindeydiler ve Harran çevresinde bol besin bulabildikleri için bu bölgede çoğaldılar ve her bir klan kendilerine ayrı ritüel alanları yapmış olabilirler mi? Mümkün, hatta muhtemel…

Aslında Taştepeler Kazı Projesi başkanı Necmi Karul’un ifadesi ile Karahantepe veya Göbeklitepe birbirinden bağımsız veya ilgisiz yerler değildi. Bugün kazısı yapılan G.doğu Anadolu havzasında dokuz adet benzer kült alanı keşfedildi ve bu Karahantepe ve Göbeklitepe bu kült alanlarından sadece ikisidir. Benzer yapılar, çizimler, semboller; Sayburç, Göbeklitepe, Karahantepe, Sefertepe, Çakmaktepe, Gürgütepe, Harbetsuvan,Yenimahalle, Söğüttarlası Örenyerleri’nde mevcut ve bu yerlerin her biri birbirinden haberli ve birbirini tamamlayan özellikler taşımakta.

Hasılı ulaştığım sonuç şu oldu bundan 12000 yıl öncesinde görebildiğimiz medeniyet macerası hiç de sandığımız kadar ilkel ve anlamsız değil. İnsan binlerce yıl öncesinde de teknolojiyi farklı şekillerde geliştirmiş ve ilerletmiş. Ayrıca doğa karşısında açiz olan insan duygularıyla tanrısını aramış ve bu arayış onu düşünmeye zorlamış. Sonunda güçsüz bedenin ümitsizliği altında ezilmeyerek fıtratında var olan tanrı fikrine sığınarak bu ümitsizliği yenmişti. İnancından ve tanrısından aldığı güçle de tonlarca ağırlığındaki taşları hükmü altına alabilmiştir.

Konu tartışılabilir, delillendirilebilir ve açıklanmaya muhtaç gibi görünüyor. Neyse Göbeklitepe ve Karahantepe’de gördüklerim, düşündüklerim ve hissettiklerim benim için fevkalade güzel bir deneyimdi. Şimdilik konuyu burada size bırakıyor ve yeni yazılarda görüşmek üzere diyerek sizlere el sallıyorum.

Aşağıda Göbeklitepe ve Karahantepe gezilerimizi belgeselleştirdik. İzlemenizi ıstarla tavsiye ederim.

Bakarsınız pek yakında Nemrutta gördüklerimi de yazabilecek kadar güçlü hissederim kendimi. Sevgi ile kalın.

Related posts

1. Türk Dünyası Yazarlar Buluşması…

Yolumuz Mescid-i Aksa’ya Çıksın 4…

Yolumuz Mescid-i Aksa’ya Çıksın 3…